banner89

banner88

Dolar: Türkiye’de iktisadi dengeler neden bozuluyor, faiz indirimleri sürerse ne olur?

EKONOMİ 20.12.2021, 10:02
Dolar: Türkiye’de iktisadi dengeler neden bozuluyor, faiz indirimleri sürerse ne olur?

İktisat kelimesi Osmanlıca'da "dengeli olmak, aşırıya gitmemek" kökeninden geliyor. Bu temel üzerine inşa edilen iktisat bilimi ise toplumdaki kıt kaynakların en etkin şekilde kullanılacağı sağlıklı dengelere ulaşmanın rehberliğini yapıyor.

İçinde bulunduğumuz durum, denenmiş ve etkinliği ispatlanmış iktisat politikalarından uzaklaşmaktan kaynaklanan bir panik durumu. İktisat, çizdiği çerçeve takip edilirse nasıl sonuçlar doğuracağını, test edilen hipotezlerle bizlere sunuyor. Bizler de bu denenmiş ölçülmüş teoriler ışığında değerlendirme yapıyoruz. Şu anda ise o iktisadi çerçeveden ayrılma durumunda yaşanacak "dengesizlik ve aşırılıkları" tecrübe ediyoruz.

Kriz, paniğin ve öngörü eksikliğinin tezahürü

Şu anda döviz piyasasında yaşanan kriz, geleneksel iktisat politikalarını zorlayan bir düşünce yapısının ısrarla uygulanmaya çalışılması sonucunda oluşan paniğin ve öngörü eksikliğinin bir tezahürü.

Yaşanan panik bir yandan döviz talebini artırarak, diğer yandan da yabancı sermaye girişini sınırlayarak döviz fiyatını artırıyor. İçeride uygulanan politikalara olan güvensizliğe bir de ABD Merkez Bankası'nın (Fed) giderek para musluklarını kısması eklenince arz etkisi besleniyor. Çünkü emsallerimiz faiz artırıp Fed kararlarına karşı sermaye çıkışını sınırlamaya çalışırken biz faiz düşürerek TL varlıkların yabancı yatırımcı gözündeki cazibesini daha da fazla azaltmış oluyoruz.

Güvensizliğin nedeni ne?

Temel iktisadi prensipler, enflasyon beklentilerinin artması durumunda, fiyat istikrarından sorumlu olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) politika faizini artırması gerektiğini söyler. Çünkü politika faizinin artması borçlanma maliyetini artırır. Daha az borç, daha az harcama ve daha az talep anlamına geldiğinden fiyatlar üzerindeki artış baskısı azalır.

İlave olarak, ithal ara malına dayalı bir üretim yapınız varsa, faiz artışı TL'yi değerlendirerek kur üzerinden gelen enflasyonist baskıları azaltır. Tüm dünya merkez bankalarınca benimsenmiş olan uygulama budur. Kredibilitesi olan bir merkez bankası daha az faiz artışı ile de enflasyonu kontrol edebilir. Ama günün sonunda faiz artırmadan ve gerekli sabrı göstermeden enflasyonu düşürmüş bir merkez bankası yoktur.

Durum böyle iken TCMB, Eylül ayından beri enflasyonu düşürmek için faizlerin de düşürülmesi gerektiğini ve bu şekilde cari fazlaya geçerek enflasyonist baskıları bertaraf edeceğini savunan, iktisadi anlayışa ters bir modeli uygulamaya çalışıyor. Cari açığın makul seviyelere inmesine kimsenin itiraz olmaz. Ancak bunun yolu para politikası değildir. Ortaya konulan bu yeni modelin iktisat yazınında karşılığı yoktur.

Son 10 yıllık döneme baktığımızda hükümetin enflasyon pahasına düşük faiz tercihinin farklı ekonomik modellerle uygulamaya konulmaya çalışıldığını ancak bu modellerin hiçbirinin uzun ömürlü olmadığını, bir noktada patlayınca terk edilerek yeni bir model arandığını gözlemliyoruz. Tahminim bu modelin de iktisat yazınında karşılığı olmayan diğer modeller gibi bir kenara bırakılacağıdır. O nedenle "Model neden çalışmaz?" sorusundan ziyade etkileri ne olur sorusuna odaklanmak daha anlamlı olabilir.

Faiz indiriminin sonuçları ne olur?

Faiz indirimlerinin devamı durumuna TL'deki değer kaybının da devam etmesi, enflasyonun orta vadede yüzde 30'lar seviyelerini zorlaması kaçınılmaz olur. Enflasyona sebep olan düşük faiz politikası terk edilmeyip enflasyona karşı hızla eriyen ücretlerde yüklü zamlara gidilmesi sadece daha yüksek enflasyon olarak geri döner. Bu noktada sorulacak soru TL'deki değer kaybının hangi hızda devam edeceği ve ekonominin buna ne kadar dayanabileceği sorusudur.

Kurdaki değer kaybını artık neredeyse günlük zamlarla hissedilir hale geldi. Üreticiler, değil bir ay, bir hafta sonra kurun geleceği seviyeyi bilemediklerinden fiyatlama yapamıyorlar. Bu durum bir yandan üretimi yavaşlatırken bir yandan da mevcut üretimin piyasaya sürülmesini zorlaştırıyor. Giderek ders kitaplarında "hiperenflasyon" ortamında betimlenen ağır tabloya doğru yaklaşıyoruz.

Uygulanan politikaların sonucunda karşı karşıya kaldığımız yüksek enflasyon, toplumun tüm kesimlerinde derin yaralar açıyor. Sabit gelir grupları reel ücretlerin günden güne azalması karşısında ayakta kalabilmek için mücadele verirken emekliler yıllarca biriktirdikleri sınırlı birikimlerinin enflasyon karşısında erimesini çaresizlikle izliyorlar. En büyük hazinemiz olan beşeri sermaye, maaşlarda oluşan uçurum ve alım gücündeki ani düşüş nedeni ile hızla yurt dışına kaçıyor.

İktisatçılar açısından ise tüm bu sorunlara ilave olarak hatalı politikalarda ısrar edilmesinin öngörülebilir bedellerini gözlemlemek ve bilgi birikimimizi politika yapıcılarla paylaşamamanın getirdiği derin bir hüzün duygusu hakim.

Hükümet hangi yollara başvurabilir?

Düşük faize dayalı yeni ekonomi modelini uygulamaktan vazgeçmek istemeyen hükümet, ilk olarak yerlilerin döviz talebini hafif sermaye kontrolleri ile sınırlamaya çalışabilir. Döviz alımına gelebilecek günlük sınırlamalar, banka kredilerinin döviz alımında kullanılmasının engellenmesi, vergi artışları gibi. Bu yönde gelecek adımların sinyalleri verilmeye başlandı.

Faiz indirimlerine ara ya da son verilmesi durumunda bu tür hafif sermaye kontrolleri belki kurda yeni atakların önüne geçebilir. Ancak bu önlemler hâlihazırda altında ezildiğimiz yoksulluğun ve ekonomik yavaşlamanın ilacı olmaz. Çünkü sermaye kontrolleri iyileştirici bir politika olmayıp sadece mevcut uygulamanın yan etkilerini gidermeyi ve zaman kazanmayı amaçlar.

Faiz indirimlerine devam edilmesi durumunda kur ve enflasyonda dalga boyu da artacağı için hafif sermaye kontrolleri etkisiz kalabilir. Bu durumda sert sermaye kontrolleri dediğimiz daha radikal önlemlerle döviz talebi sınırlanmaya çalışılabilir.

Bu tür uygulamaları deneyen ülke örneklerinde döviz mevduatın yurtdışına çıkarılmasına gelecek sınırlamalar, bankadan günlük döviz çekme limitleri ya da kurun değerinin sabitlenerek döviz mevduatın yerli para olarak geri ödenmesi gibi önlemler görüyoruz.

Ancak hemen hatırlatmak gerekir ki bu sert önlemler ciddi yan etkiler barındırmaktadır. Türkiye gibi dış borcu Gayrisafi Yurt İçi Hasıla'nın (GSYH) yüzde 60'ına dayanmış bir ülkede bu tür sert önlemler önemli bir ödemeler dengesi krizi yaratabileceği gibi toplumda genel bir tedirginliği tetikleyerek bankacılık krizine de sebep olma riski taşımaktadır.

Kurdaki değer kaybının bu hızla devam etmesi durumunda en kötü senaryo ekonominin giderek yavaşlayan çarklarının durma noktasına gelmesi olacaktır. Bu durumda son çare olarak geleneksel politikalara dönüş yapılarak yüklü bir faiz artırımına gidilir. Bu politika TL talebini artırıp döviz talebini azaltarak kuru ve dolayısıyla finansal krizi kontrol altına almaya çalışır.

Yüklü bir faiz artışı muhtemelen ciddi bir resesyonu da beraberinde getirecek, ancak karşılığında durma noktasına gelen çarklar tekrar işler hale getirilmeye çalışılacaktır. Bana kaçınılmaz gelen bu nihai senaryonun etkili olup olmayacağı, o noktaya gelene kadar ekonomide oluşacak hasarın büyüklüğüne bağlı olacaktır.

Dileğim ve bir iktisatçı olarak görüşüm uygulanan bu politikadan ekonomimizde daha fazla hasar yaratmadan vazgeçilmesi, hızla uzaklaşmakta olduğumuz "iktisat" kavramına geri dönülerek sağlıklı bir dengeye ulaşılmasıdır.

 

Haber, kaynağından değiştirilmeden aktarılmıştır

Yorumlar (0)
15
kapalı
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 34 58
4. Başakşehir 34 52
5. Beşiktaş 34 51
6. Kasımpasa 34 49
7. Rizespor 34 49
8. Alanyaspor 34 48
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 33 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Kayserispor 34 40
13. Samsunspor 34 39
14. Ankaragücü 34 38
15. Konyaspor 34 36
16. Gaziantep FK 34 34
17. Hatayspor 34 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 34 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 32 72
2. Göztepe 32 66
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 15
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 35 80
2. M.City 34 79
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 33 60
6. M. United 34 54
7. Newcastle 34 53
8. West Ham United 35 49
9. Chelsea 33 48
10. Bournemouth 35 48
11. Wolves 35 46
12. Brighton 34 44
13. Fulham 35 43
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 35 36
16. Brentford 35 35
17. Nottingham Forest 35 26
18. Luton Town 35 25
19. Burnley 35 24
20. Sheffield United 35 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Girona 33 71
3. Barcelona 32 70
4. Atletico Madrid 33 64
5. Athletic Bilbao 33 58
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 33 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 33 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 33 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 33 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14
Kocaeli Haberleri