banner89

banner88

Fehmi Koru: Ayağa batan kıymık türü basit olaylar siyasette de ölüme sebep olabiliyordu

GÜNDEM 21.10.2021, 09:40 21.10.2021, 10:29
Fehmi Koru: Ayağa batan kıymık türü basit olaylar siyasette de ölüme sebep olabiliyordu

Ayağına kıymık battı diye insan ölür mü?

Ölürmüş.

Hüseyin Kobyaoğlu’nun ayağına bir ay kadar önce bahçede kıymık batmış. Rahatsızlanıp hastaneye kaldırıldığında kıymığın enfeksiyon yaptığı teşhisi konulmuş. Hastanenin yoğun bakım ünitesine kaldırılan adam önceki akşam vefat etmiş.

Kıymık enfeksiyona, enfeksiyon da ölüme yol açmış…

Ajansların duyurduğu haberi okuyunca gözümün önüne siyasi hayatımız, onun en belirgin unsurları olan siyasi partiler, iktidar ve muhalefet cepheleri, siyaset erbabının icraatları ve onlara verilen tepkiler geldi.

Kıymık-ölüm ilişkisine benzer bir takım gelişmeler siyasi hayatta da yaşanır.

Önce basit sayılan bir olay meydana gelir. Basit sayıldığı için üzerinde fazlaca duran olmaz. Ancak o basit olay çok daha karmaşık bir sorunun başlangıcıdır ve öyle olduğunu kimseler fark etmez ya da edemez. Vücutta kıymık batmasıyla meydana gelen değişime -iltihaplanmaya- benzer bir toplumsal rahatsızlık doğurur o ilk bakışta basit görülen olay.

Basit olaya göz yumulması, üzerine gidilmemesi, sorunun çözümü için çaba gösterilmemesi, bunu yapan/lar/a pahalıya mal olabiliyor.

Siyasetçiyse o olayın kahramanı o, bir siyasi partiyse parti, sonrasında gücünü kaybediyor. Siyasette ölüm nasıl bir şeyse onların akıbeti işte öyle oluyor.

Çok partili siyasi hayata geçtiğimiz 1950’den sonrasına ‘kıymık’ metaforu açısından ve yakından baktığımızda, kıymık kadar önemsiz bir olayla başlayan geri gidiş sonucu iktidardaki varlıklarını kaybetmiş siyasi figürleri hemen keşfederiz.

Vaktiyle ülke yönetiminde yer almış partiler, onlar adına önemli görevler üstlenmiş lider konumundaki siyasiler sonradan o konumlarını kaybettiler. İktidardayken partiler, muktedirken onların yönetici kademesi bir çırpıda kişilerin hafızasından silindi, tarihin hafızasına karıştı.

Her bir örnek kurum ve kişiye “Neden?” sorusuna cevap aramak için baktığımızda, sonun başlangıcının çoğunda ‘kıymık’ kadar önemsiz bir veya birkaç olay olduğunu da fark edebiliriz.

Örnek?

Aklıma gelen ilk örnek, 1950’de çok partili siyasi hayata geçilmesiyle birlikte demokrasinin işlevsel hale geldiği ülkemizde, bu olumlu gelişmenin önünün kesilmesi -27 Mayıs 1960 ihtilali- olayıdır.

Ülkemizde demokrasinin önü askerler tarafından ilk o darbeyle kesildi.

Peki ama neden?

Geriye dönüp bakıldığında pek çok başka sebepler ileri sürenler de oluyor ama bana en makul gelen Türkiye’nin eksen kaymasının bunda önemli bir rol oynadığıdır.

Başbakan Adnan Menderes iktidarlarının sonuna doğru işlerin ters gittiğini anlar gibi olmuştu. Bugünlerde bile birilerinin kendisinden “Gelmiş geçmiş en Amerikan yanlısı başbakan” diye söz ettiği Menderes Washington tarafından üzerinin çizildiğinden kuşkuluydu.

Emin olmak veya ikna etmek için ABD’ye de gitti Menderes. 1959 yılının Ekim ayında. Beyaz Saray’da çok kötü karşılandığını gezisini sol bir gazete adına izleyen gazeteci Orhan Karaveli’nin ‘Görgü Tanığı’ adıyla yayınlanmış anılarından öğreniyoruz. Eisenhower ile görüşmesi çok kısa -25 dakika- sürmüş, konuğunu küçük bir odada kabul eden ABD başkanı onu kocaman bir fotoğrafını eline vererek uğurlamış…

Türkiye’nin Washington büyükelçisi Suat Hayri Ürgüplü durumu ‘yazılmaması kaydıyla’ Karaveli’ye şöyle özetlemiş:

“Amerikalılar Menderes’i çoktan sildiler. Gözden çıkardılar onu! Değil 500-600 milyon dolarlık yeni bir yardım, 1 dolar bile vermemekte kararlılar. Biz bunu ‘hissettiğimizi’ kendisine ilettik. Belki o da her şeyin farkında, ama şansını deniyor. Ümidini büsbütün kestiği an Türkiye’nin dış politikasını değiştireceğinden hiç kuşkun olmasın.”

Menderes rotayı Moskova’ya çevirdi ABD’den döndükten sonra. İhtilal olmasaydı, 1960 yılının Temmuz ayında Sovyet başkentini ziyaret edecekti.

İhtilali yapan askerler böyle bir işe kim/ler/in iteklemesiyle girdiklerinin farkında bile değillerdi. Bunu da darbecilerden Sami Küçük’ün uzun yıllar sonra yayınladığı ‘Rumeli’den 27 Mayıs’a’ adlı anılarında okuyoruz.

Okuyalım:

“Ben İngiliz Harp Akademisi’ni bitirmiş, üç yıl Tokyo’da tüm personelinin Amerikalılar olduğu BM Komutanlığı’nda çalışmış, Türkiye’de Genelkurmay ve Milli Savunma bakanlığı protokol şubesinde görev yapmam nedeniyle yabancılarla ve öncelikle Amerikalılarla en sık görüşen MBK üyesiydim. Ben ve İngilizce bilen diğer MBK üyeleriyle yaptığım görüşmelerde, Amerikalıların bizi ihtilale teşvik eden söz ve imalarla karşılaşıp karşılaşmadıklarını sorduğumda hep hayır cevabı aldım…”

Ne diyor, ne diyor? İhtilali yapmışlar, etrafta “İhtilali Amerikalılar yaptırdı” söylentisi başladığında, Milli Birlik Komitesi (MBK) üyesi askerler birbirlerine “Seni Amerikalılar mı teşvik etti?” diye sorup durmuşlar.

Sorulanlar “Hayır” cevabını vermişler.

Oysa 38 üyeli MBK’nin üyelerinden hatırı sayılır bir bölümü, ABD’nin dünyaya darbeci diktatörler yetiştirmek üzere kurduğu ‘US Army School of the Americas’da (SOA) bir dönem eğitim görmüşlerdi.

[Eski bir yazımdan şu bilgiyi de aktarayım: “Mezunlarının darbeci eğilimleri ve insan hakları ihlâlseverlikleri ile şöhretli SOA için, Temsilciler Meclisi üyesi Joseph Kennedy, ‘Dünya tarihinde SOA kadar diktatör yetiştirmiş bir başka okul yok’ demişti. Manuel Noriega’dan (Panama) Roberta Viola ve Leopoldo Galtieri’ye (Arjantin) kadar tam 11 diktatör SOA’da eğitim gördü.”]

Bereket artık siyasi hayata dışarıdan -ve içeriden de- müdahale dönemlerini geride bıraktık. Daha dün, bir araya gelerek ortak bir bildiriye imza atan 10 ülkenin büyükelçisine en yetkili ağızlardan çok ağır cevaplar verildi, herbiri Dışişleri Bakanlığı’na çağrılıp azarlandı da.  

Askeri vesayet de çok şükür sona erdi.

Gündemden kalkmış olsa bile, yakın siyasi tarihte olup bitenlerden habersiz kitlelere o kötü ve uğursuz günleri hatırlatmakta yarar var.

Şimdilerde siyasi hayatta ‘kıymık batması’ anlamına gelecek basitlikteki olayları başka yerlerde aramak lazım.

Bu yazı fehmikoru.com adrsinden alınmıştır

Yorumlar (0)
15
kapalı
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 35 58
4. Beşiktaş 35 54
5. Başakşehir 34 52
6. Alanyaspor 35 49
7. Kasımpasa 34 49
8. Rizespor 35 49
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 34 45
11. A.Demirspor 35 44
12. Samsunspor 35 42
13. Kayserispor 35 41
14. Ankaragücü 35 39
15. Karagümrük 35 37
16. Konyaspor 34 36
17. Gaziantep FK 34 34
18. Hatayspor 34 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 35 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 33 72
2. Göztepe 33 69
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 9
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 36 83
2. M.City 35 82
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 34 60
6. Newcastle 35 56
7. M. United 34 54
8. Chelsea 34 51
9. West Ham United 35 49
10. Bournemouth 36 48
11. Wolves 36 46
12. Fulham 36 44
13. Brighton 34 44
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 36 37
16. Brentford 36 36
17. Nottingham Forest 36 29
18. Luton Town 36 26
19. Burnley 36 24
20. Sheffield United 36 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 34 87
2. Girona 34 74
3. Barcelona 34 73
4. Atletico Madrid 34 67
5. Athletic Bilbao 34 61
6. Real Sociedad 34 54
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 33 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 34 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 34 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 34 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 34 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14
Kocaeli Haberleri